Petra’nın tarihi M.Ö. 4. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Nabataeans adlı Arap kabile tarafından kurulan kent, stratejik konumu ve doğal savunma avantajlarıyla büyük bir ticaret merkezi haline gelmiştir. Petra’nın benzersizliği, kayalara oyulmuş muazzam yapıları ve anıtları ile öne çıkıyor.
ANTİK KENT KANYONLARIN İÇİNDE GİZLENİYOR
Antik kent, kanyonların içinde gizlenmiş olup, ana giriş noktası olan “Siq” adlı dar kanyon boyunca ulaşılır. Siq boyunca yürüyen ziyaretçiler, yüksek kayalara oyulmuş ve renkli taşlarla süslenmiş yapıların arasında ilerleyerek Petra’nın merkezine ulaşırlar. Bu kanyon, Petra’nın gizemini ve ihtişamını ziyaretçilere adeta bir perde gibi açar.
EN ÜNLÜ YAPISI ‘HAZİNE’ ADI VERİLEN KAYA OYMA TAPINAKTIR
Petra’nın eşsiz mimarisi, kaya oyma tekniklerini kullanarak inşa edilmiş muazzam yapıları içerir. Şehir, kanyonların içine oyulmuş, rengarenk kumtaşı kayalarıyla çevrili büyüleyici yapılarıyla ünlüdür. En ünlü yapısı, “El Khazneh” veya Hazine adı verilen kaya oyma tapınaktır. 1. yüzyılda inşa edilen bu görkemli yapı, kayalara oyulmuş olup, antik dönemde önemli ticaret rotalarının kavşağında bulunan Petra’nın zenginliğini simgeler.
ANTİK KENT YIKICI DEPREMLERLE HASAR GÖRMÜŞ
Antik kent, Roma İmparatorluğu’nun kontrolü altına girdiği M.S. 106 yılında yıkıcı depremlerle hasar görmüş, ancak zaman içinde onarılmıştır. Ancak 7. yüzyılda Petra’nın önemi azalmış ve kent unutulmaya terk edilmiştir.
UNESCO TARAFINDAN DÜNYA MİRASI OLARAK KORUNUYOR
Petra’nın gerçek boyutları, 19. yüzyılın ortalarında İsviçreli gezgin Johann Ludwig Burckhardt tarafından “yeniden keşfedilene” kadar bilinmiyordu. Bugün, UNESCO tarafından dünya mirası olarak korunan Petra, arkeologların ve tarih meraklılarının ilgisini çeken bir hazine olarak varlığını sürdürmektedir.
Petra Antik Kenti, kayalara oyulmuş zarif mimarisi, tarih kokan atmosferi ve gizemli geçmişi ile dünya kültür mirasının önemli bir parçasını oluşturmaya devam ediyor. Bu antik kent, tarih tutkunları için keşfedilmeyi bekleyen bir define niteliğindedir.