Türkiye, parayla satılan vatandaşlığın kötüye kullanımında gri listede

Kısa adı FATF olan OECD çatısı altındaki kara para ile mücadele grubu “Vatandaşlık ve İkametin Yatırım Yoluyla Kötüye Kullanımı” başlıklı raporunda Türkiye’yi gri listeye yerleştirdi. Ülkede yatırım yapanlara vatandaşlık verilmesi uygulamasının yeterli önlemler alınmadığı için kara para aklamaya ve yolsuzlukları örtbas etmeye sebep olduğu bildirilen RapordaTürkiye’nin bu kötüye kullanıma sebep olacak uygulamalarına dikkat çekildi.

T24 yazarı Çiğdem Toker, rapora ilişkin bilgileri aktardığı yazısında, “yatırım göçü” programlarının popülaritesi arttıkça, yasadışı aktörlerin bunları kendi çıkarlarına kullanımının yaygınlaştığı tespitine yer verdi. Toker’in “Bir yolsuzluk aracı olarak vatandaşlık ve ikamet” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:

“Bir ülkenin gri listede olmasının en önemli sonuçlarından biri de o ülkenin yatırım yapılabilirlik açısından alt sıralara düşmesi oluyor.

Bu raporlamayı yapan FATF, geçen ay çok önemli bir çalışma daha hazırladı. Bünyesi altında olduğu OECD ile ortak bir program şeklinde hazırlanan bu rapor geçtiğimiz günlerde yayımlandı.

YOLSUZLUKLARA AÇIK ALAN

Türkiye’yi de özellikle son vakalar dikkate alındığında yakından ilgilendiren daha doğrusu ilgilendirmesi gereken bu raporun başlığı:

“Yatırım Yoluyla Vatandaşlığın ve İkametin Kötüye Kullanımı” (Misuse of Citizenship and Residency by Investment Programmes)

Bu ortak raporun; bir ülkenin yatırım çekmek amacıyla yabancı uyruklu kişilere vatandaşlık vermesinin, emlak alımını, ikameti kolaylaştırmasının ve emlak alımı yoluyla da vatandaşlık sağlamasının yol açtığı yolsuzluk, rüşvet, karapara gibi mali suçları arttırması üzerine hazırlandığını belirtelim. Raporda ‘yatırım göçü’ programlarının popülaritesi arttıkça, yasadışı aktörlerin bunları kendi çıkarlarına kullanımının yaygınlaştığı tespiti yer alıyor.

Özellikle yatırım amaçlı vatandaşlığın çok süratli verilmesinin illegal aktörler için çok çekici olduğu vurgulanıyor.

İLK AMAÇ TEHDİT FARKINDALIĞI

Raporun girişinde amaçlar şöyle sıralanıyor:

– Vatandaşlık ve emlak yoluyla yatırım sağlamadan kaynaklanan mali suç tehditlerinin

– Yasadışı aktörlerin istismar ettiği bu programlardaki güvenlik açıklarının anlaşılması

– Vatandaşlık ve emlak yoluyla yatırım davet eden bu programlarda biriken “risk stokunu” azaltmak

– Riskleri azaltmak için de yeni araçlar belirlemek

PASAPORT SATIŞI VE MİLLİ GELİR

Ülkelerin doğrudan yabancı yatırımı çekmek üzere, program hazırlayıp sunmalarının “finansman kaynağı” haline geldiğinin altı çiziliyor. Yani yabancı sermaye çekmenin yanı sıra, belki ondan da önemli olarak, bütçe geliri olarak dikkate alındığı vurgulanıyor.

Çarpıcı bir örnek: Rapora göre, vatandaşlık veren pasaport satışlarının 2016 yılında Dominik Cumhuriyeti’nin Milli Gelir’inin üçte birini oluşturmuş.

Vatandaşlık ve İkametin Yatırım Yoluyla Kötüye Kullanımı raporuna katkı veren ülkeler arasında Türkiye’nin de yer aldığını belirtelim. Raporda, söz konusu yatırım programlarında koruma önlemleri bulunmadığı için kötüye kullanımın arttığı ve kara para aklama ve yolsuzluk olaylarının, asıl amacı baltaladığı, ülkelerin de itibarını kırdığı tespitine yer veriliyor.

TÜRKİYE’DEN ÖRNEK OLAY

Konuyu daha iyi aktarmak amacıyla bazı ülkelerde meydana gelen vakalardan da örnekler sunuluyor raporda. Türkiye ile ilgili örnek şöyle:

‘Yatırım Yoluyla Vatandaşlık Başvurularının İşlenmesinde Yurt İçi Koordinasyon’

‘Bay A, 2023 yılında bir finans kuruluşuna başvurarak, 2017 yılından bu yana aktif olmayan hesabını kullanmak istedi. Amacını gayrimenkul satın almak olarak bildirdi. Türkiye’ye turistik amaçla geldiğini açıkladı.

Finans kurumu Bay A ile işlem başlattıktan sonra durumu MASAK’a Şüpheli İşlem Bildirimi olarak bildirdi. Mali analiz ve açık kaynak araştırması sonucunda Bay A, başka bir yargı bölgesinde öncül suçlara ve kara para aklamaya karışmıştı.

Bunun üzerine MASAK’ın hazırladığı rapor Cumhurbaşkanlığına iletildi. Bay A’nın engellenmesi için Göç İdaresi ve Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’nın ulusal düzeyde önleyici tedbirler, ulusal düzeyde analiz ve işbirliği ile bu programa başvurması engellendi.’

İyi biten bu hikâyenin, vaka olarak FATF raporunda yer alması iyi de… Daha ümitli olabilmemiz için aynı koordinasyon ve işbirliğinin neden uyuşturucu baronları için gösterilemediğinin de cevabı verilse keşke.” (HABER MERKEZİ)